29 Ocak 2022 Cumartesi

düşüncelerde boğulmak, yollarında bulunmakmış.

 

my heart is buried in venice, ricky montgomery

Bazı ataklar vardır hayatta. O kadar saçma, küçücük, akla bile gelmez bir sebepten gösterir ki kendini ne kendimiz anlam verebiliriz ne de etrafımızdakiler. İçinizde sıkışan, belki farkında bile olmadan zihninize gömdüğünüz o düşünce birden çıkartır kendini gün yüzüne. Bazen ataklarınız sonrasında sorunun ne olduğunu bilebilirsiniz, bazen aklınıza gelemeyecek kadar kaybolmuştur zihninizde, bazen ise hangisinden kaynaklandığını çözmek sizin için daha da zor ve yorucudur.

Böyle düşünerek geçirdim 'dün'ümü. Birden başlayan ağlama kriziyle fark ettim aslında zihnimin ne kadar dolu olduğunu. Dillendirmek, düşünmek istemediğim, bunca zaman gözümün önünden çekerek zihnimin en derinlerine ittiğim o düşünceyi şu anda bile dilimin ucunda hissetmek istemiyorum. Uzun zamandır aşmaya çalıştığım, büyük kum dağından sadece birkaç taneyi toplayabildiğim o ilerleme bile hayatım için büyük bir gelişmeyle eş değerken, sanki içimi sıkan, beni huzursuz hissettiren ve aklıma düşmek için çırpınan o şeye ev sahipliği yaparsam tekrar ilerlediğim yolların gerisine koşacakmışım gibi bir his. Kalbimi sıkan, ellerimden sıcaklığı alan, gözlerimi daldıran korkunç bir his.

İlerlediğiniz herhangi bir şeyin ne kadar olduğu hiç önemli değildir ya hayatta. O atılan bir adım da aynı heyecanla karşılar sizi, on adım da, bin adımda. Milyonuncu adımınızda bile geriye bakmaya korkarsınız. Hala başlangıç noktasından sizi gözetleyen o düşünceler, siz yolculuğunuzun sonuna gelseniz de sırtınızdan gözlerini, kollarınızdan ellerini çekmez ya. İşte tam da böyle hissediyorum.

Baktığım anda başımı çevirip, sanki aldığım onlarca yol ayaklarımın altında kayacak da beni tekrar yakalayacaklar gibi.

Ama bir şey üzerinde düşünmeden, onu aşmak için çare bulmadan nasıl devam edebiliriz ki yolumuza? Bir şekilde bizimle aynı başlangıç noktasından başlayarak yolculuk sonuna kadar zihnimizde, kendimizde götürdüğümüz o düşünce her seferinde önümüze taş olur. Takılıp düşmemiz için bekler, takılmamız için adım attırır. Bizi yollarımızdan saptırır. Yolumu kaybetmek istemiyorum. Yine kendimi tanıyamadığım o kötü yola girdim, yolun sonuna gitmekten korkmuyorum ama sonunda asıl yolumu bulduğumda, kendimi hiç değişmemiş bir şekilde bulmaktan çok korkuyorum. 

 Bu yazı, tek seferde yazılmış bir iç döküştür. Hiçbir noktasında düzeltme yapılamaz, çünkü bu, bir saniye öncesindeki 'ben'in düşüncelerinin başlangıç noktası.

Bu sayfada gelmeyecek bir son için yazılmaya devam ediyor.


Zeynep Ezgi Duman. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder