DOGVILLE
HAREKET - MEKAN
Hareketlerin bir sebebe bağlanması gerektiğini düşünen bir yüzyılda yaşarken, aslında Duyu - Mekan'da bahsettiğim verilen çizgilerle anlam bütünleme olayına bir geri dönüşte bulunuyorum. Hareketlerin belirli çizgiler içinde sınırlı olduğunu gösteren bu filmde, her sahnede her ne kadar sınırlar açıktan belirtilse de gözler önüne serilmek istenen bir gerçek var. O da tüm kötülüklerimizin ve iyiliklerimizin bir şekilde saklandığı. Sınırların içinde beliren hareketlerin yanı sıra, dışarıdan bakan bir gözle birlikte insanların o sınırlar arasında neler yaptığını çok rahat bir şekilde görebiliyoruz. Onlar her ne kadar kendilerini saklamak isteseler de, dışarıdan izleyen gözlerin birer 'benlik'le bütünleştiğini düşündüm. Kendimizi dışarıda istediğimiz gibi yansıtsak da, hayatımıza dışarıdan bakma hakkı bizim ellerimizde olduğu için aslında bir kitabı okurken bütünleştiğimiz karakterin düşünceleri kadar berrak bir şekilde en ufak bir düşüncemizden bile haberimiz var. Verilen sınırların zihnimizde duyularla şekillenmesinin istendiği, bir diğer bakış açısına göre doğruydu ama hareketlerle bağlantı kurmaya çalıştığım anda iş, bir nesnenin üç boyutlu hale geçmesini aşarak birer hayali çizgi olmayı sürdürüyor. Burada anlatmak istediğim asıl şey, Duyu - Mekan incelemesini ne kadar somutlaştırdıysam, Hareket - Mekan incelemesini de bir o kadar soyutlaştıracağım. Aslında hepimizi sınırların var ettiğini düşündüğümüz anda, kendimize belirlediğimiz çizgiler içinde bir yaşantımız olur. Ama eninde sonunda hareketlerin durulup bir amaca bağlanmayı istemesi, hayatın kaçınılmaz gerçeğidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder